Turk: Gavin Turk
Galerist Tepebaşı’nın, sezon açılış sergisini, 1990’lı yılların ilk yarısında beliren Genç İngiliz Sanatçılar ekolünün (Young British Artists / YBA) temsilcisi olarak da tanınan güncel sanatçı Gavin Turk’e ayırıyor. Galerist Tepebaşı’nda, 18 Eylül - 16 Ekim 2012 tarihleri arasında izlenebilecek ‘TÜRK’ sergisi, sanatçının yaklaşık yedi yılı kapsayan son dönem çalışmalarından derlenmiş incelikli bir seçkiyi izleyicilerle paylaşıyor.
Gavin Turk, İstanbul’daki ilk kişisel sergisi ile soyadının kaçınılmaz biçimde beraberinde getirdiği ‘kültürel etiket’i yerinde sorgulama ve paylaşma olanağı elde ediyor. Sanatçıya göre bu sergiyi ‘TÜRK’ başlığı altında sunmak, Gavin Turk ismi ve imzasına yaptığı gönderme kadar, Türk’lüğün günümüz dünyasında taşıdığı marka değeri ve bu kavramın gerek kişisel gerekse ulusal bir gündem maddesi olmasına dikkat çekiyor. Sanatçı bu sergi ile “Kültürel sınırlar hangi durumda ortaya çıkar?” sorusunu gündeme alarak farklı bir boyut kazandırmayı da hedefliyor.
Resim, heykel ve yerleştirmeleriyle çağdaş sanat tarihine dair eleştirel incelemeler ve mesajlar ortaya koyan ‘TÜRK’ sergisinde; sanat yapıtında müelliflik, kimlik ve özgünlük gibi kavramları tartışmaya açan sanatçının, 20. Yüzyıl Pop-Art akımının öncüsü Andy Warhol’un ‘Egg Paintings’ başlıklı tuval üzerine akrilik işlerinden hareketle, sanatçıya bir nevi saygı duruşu ve gönderme ile ürettiği ‘GT Eggs’ akrilik tuval serisi görülebilecek. Sergide diğer bir gönderme ise, Turk’un ABD’li çağdaş sanatçı Robert Indiana’ya referansla ürettiği ‘Turk Love’ başlıklı serigrafileri ile öne çıkıyor.
Sergide bu eserlerin yanı sıra, aralarında sanatçının 2011 tarihli bronz heykeli ‘Handle’, aynı tarihli neon cam yapıtı ‘The Observing Eye’ ve temelleri 2001’e dek uzanan çöp temalı yapıt dizisinin son serisinden bronz heykel ‘Refuse’ da yer alıyor. Sanatçının tuval üzerine akrilik resimleriyle çeşitlenen sergisinde ayrıca, ‘kem göz’e karşı herkesin hayatında bir biçimde yer verdiği ve geleneksel Türk kültürünün sembolleri arasında başı çeken nazar boncuklarına ithafen 2012’de bitirdiği üç ayrı akrilik tuval dizisi ‘Eye’ başlığı altında izleyicilerin ilgisine sunuluyor.
‘TÜRK’ sergisi, sanatçının ‘Mechanical Turk’ adlı video yerleştirmesi ile tamamlanıyor. Temelini 18. Yüzyıl’dan gelme antika bir satranç ‘otomat’ından alan bu çalışmada sanatçı, mucit Wolfgang Von Kempelen tarafından 1770’de ilk defa Kutsal Roma İmparatoriçesi, Macaristan ve Bohemya Kraliçesi, Avusturya Arşidüşesi Maria Theresa’ya takdim edilen ve ‘Türk’ olarak da anılan hareketli, figürlü ve akıllı bir satranç makinesine performans içerikli bir gönderme yapıyor. Makineye Türk adının verilmiş olmasının nedenleri arasında, o dönemde Avrupa’ya sıkça yapılan akınlar üzerine batıda oluşan yenilmez Türk imajının da etkili olduğu düşünülüyor. İngiliz sanatçı, 2006 tarihli bu video çalışmasında, vaktiyle ünlü Fransız askeri dehası Napoleon Bonaparte’ı dahi yendiği söylenen bu ilginç makineye dahil edilmiş cansız Osmanlı figürünün yerine geçerek günümüz koşullarında yeniden var ediyor.
GAVIN TURK HAKKINDA
Gavin Turk, (1967, Guildford, Surrey, İngiltere) bronz, mumyalama, sanat tarihsel ikonlara göndermeler ve sanatta çöpün kullanımı gibi özellikle İngiliz sanatında sıklıkla kullanılan ve günümüzde olağan karşılanan bir çok heykel formunun öncüsüdür. Halen Londra’da yaşayan ve çalışan Turk’ün enstalasyon ve heykelleri, kimlik, özgünlük ve sanatın değeri gibi unsurları sorunsallaştırır. Sanatçının mitleşmesi ve yapıt sahibinin imzasının, eserin algılanmasına yönelik dönüştürücü etkisiyle ilgilenen Turk’ün modernist ve avangard tartışmalarla olan hesaplaşması, modern sanatın öncüsü sayılan Marcel Duchamp’ın hazır-yapıtlarına (ready-made) kadar uzanır.
Turk, 24 yaşına geldiğinde Londra’daki Royal College of Art’tan master diplomasını alamaz; çünkü mezuniyet sergisi için atölyesinin duvarlarını boş bırakarak, içeri yalnızca (İngiliz tarihi yapılarını tarifleyen bilgilendirici resmi panolara bir gönderme ile) “Gavin Turk / Heykeltıraş / Burada Çalışmıştır 1980-1991″ yazılı bir tabela asmıştır. Bu yerleştirmesiyle sanatçının adı sanat dünyasında hızla yayılır. Sanatçının eserleri çok geçmeden ünlü koleksiyoner ve reklamcı Charles Saatchi tarafından keşfedilir, 1997’deki ‘Sensation’ sergisine (kendisini Elvis Presley ile özdeşleştirerek Andy Warhol resimleri ve mirasına göndermede bulunduğu eleştirel bir resmi ile) dahil edilir ve sanatçı bunu takiben dünyaca ünlü galerilerce temsil edilmeye başlar.
Eserleri NY Moma, Tate Britain, Victoria&Albert Müzesi ile Deutsche Bank gibi koleksiyonlarda yer alan Gavin Turk, Sid Vicious, Andy Warhol, Elvis Presley, Che Guevara ve Jean-Paul Marat gibi popüler, kültürel ve entelektüel tarihten cımbızladığı kişilikleri, dökme heykel veya tuval üzerindeki iki boyutlu bir biçimde suretlerini üreterek sanatında farklı bir eleştirel yöntem geliştirmiştir. Sanatçı bir taraftan da, yapıtları aracılığıyla sürekli gündeminde tuttuğu sanat tarihini, sözgelimi Rene Magritte, Jasper Johns, Marcel Duchamp ve Yves Klein’e göndermeleri üzerinden tartışmaya açar.
2011’de, Londra St Paul katedralinin yanında bulunan One New Change binası için 12 metrelik “Nail/Çivi” isimli heykeli gibi önemli kamusal sanat projeleri gerçekleştiren Gavin Turk’un bugüne kadar katıldığı sanat etkinlikleri arasında, İstanbul Bienali (1999), ‘Century City’ – Tate Modern Londra (2001), ‘Remix: Contemporary Art and Pop’, Tate Liverpool (2002) ve ‘Coollustre’, Collection Lambert en Avignon (2003) ile, 'Pop Life: Art in a Material World' (2009) yer alırken, sanatçı 2007’den bu yana, meslektaşı ve hayat arkadaşı Deborah Curtis ile, ‘The House of Fairy Tales’ adlı göçebe ve disiplinler arası bir eğitsel kültür sanat projesini hayata geçirmektedir. Mobil bir sanat galerisi olarak atlı araba biçiminde sunulan bu organizasyon bugüne dek Glastonbury ve Hay-on-Wye’da sahne alırken, halen Edinburgh’da ziyaret edilebilmektedir.
Bu anlamda, sanat eserinde değer ve özgünlüğü kariyeri boyunca sorunsallaştıran Gavin Turk’un çalışmaları arasında yer alan ‘Revolting Brick’in öyküsü ise, ayrıca dikkat çekici ve sembolik sayılır. Aralık 2009’da, Güneydoğu Londra’da açılan ‘Tuğlalar/Bricks’ sergisine davet alan sanatçının, etkinliğe dahil ettiği ‘Revolting Brick / Tiksindirici Tuğla’ adlı yapıtı, serginin açılışından bir gün evvel kimliği belirsiz kişilerce yerinden alınarak çalınır ve bu işin yerine, hırsızlar tarafından ‘Teşekkürler ve İyi Günler, Sıradaki’ yazılı bir tuğlanın daha, 500 kopya tuğla daha eşliğinde sergi alanına bırakıldığı görülür. Bu ilginç sanatsal hırsızlık olayı, Turk’un ciddi şekilde kızmasına neden olsa bile, sanatçı, aynı zamanda da bu olayın, sanat eserinin maliyeti ve değeri hakkında gündeme taşıdığı yeni sorulardan memnuniyetini gizlemez.