Sen Dönünceye Kadar Bende Saklı: Ayça Telgeren

BASIN BÜLTENİ

“İnsanın alamet-i farikası; hissedebilme, güzel olanı görebilme, sevebilme ve yaratabilme becerisidir. Elle tutulan bir faydası görülmediğinden olsa gerek ki, güzellik ve duygusallığa bugün naiflik olarak bakılıp kibarca hor görülüyor, zamanın yükselen arzusu olan yırtıcılığı ve yıkılıcığı dayatsa da insanın özünde var olan cevherin yermek ve yok etmek yerine inanmayı ve yaratmayı koyabileceğini düşünüyorum.”

Ayça Telgeren

 Sanatçının, iki senelik beden ve ruh yolculuğunun biçimsel iz düşümleri olarak tanımladığı bu sergideki çalışmalar, plastik sanatlar pratiğiyle de özdeşleşen büyük boyutlu el kesimi kağıt işlerin yanı sıra tuval üzerine akrilik peysajlar, farklı ölçeklerde doğa üstü figürlerin kağıttan resim ve heykelleri ile video ve büyük boyutlu duvar yerleştirmelerinden oluşmaktadır.

Coşkulu bir kalabalık olarak nitelendirdiği çalışmalarının her birinin kendine ait bir tını ve titreşimle ortak bir şarkı söylediğini belirten sanatçı; hissedişe, mutlak değil muğlak olana, titreşim anlarına, duygusallığa ve öngörülemezliğe, hezeyanlara, hayallere, ilham perilerine, güzelliğe, kısaca rasyonel aklın şüphe ile baktığı olgulara ve duygu hallerine dikkat çekiyor. Çalışmalarının içeriğini bilinçli bir tercihle gündelik gerçekliğin dışında tutmayı seçen Telgeren, kendini inatçı bir iyimser ve hayalperest olarak tanımlıyor.

Sanatçı, serginin girizgahındaki yerleştirmeleriyle hezeyan hallerine övgüsel bir yaklaşımla karşımıza çıkarken, ilerleyen bölümlerde kağıt çalışmaları ile hezeyanın yerini alan coşkulu ve duygu dolu ruh hallerine işaret ediyor. Sanatçının ruhumun en büyük destekçileri, ilham perilerim diye adlandırdığı müzisyenlere, mucitlere, sanatçılara adanmış portrelerin beraberinde çok sevdiği Ursula K. Lequin’in ‘kadınsı mütevazilik’ tanımına da işaret ettiği nakış kasnaklarına yerleştirdiği mutantif bitkimsi hayvanlar ve hayvanımsı bitkilerin üzerinden muğlaklık arayışlarını sürdürüyor.

Serginin ikinci bölümünde birbirlerine özlemle ve uçarak koşan devasa iki figürün açtığı kapıdan sanatçının tuval üzerine akrilikle boyadığı ütopik peysaj alana geçiliyor. Serginin son ve görece en mahrem alanı olan video çalışması gölge oyunu perdesinden yola çıkarak Telgeren’in diğer çalışmaları gibi endüstriyel üretimin nimetlerinden kaçınarak oluşturduğu, var olan nesnelerin yanılsamaları ile gerçekleştirdiği bir ilk deneme niteliğinde.

ENSTALASYON GÖRSELLERİ