Bir Anlık Yokluk: Burçak Bingöl, Gül Ilgaz, Sophie Calle, Ayça Telgeren
Galerist, Elâ Atakan’ın küratörlüğünde Burçak Bingöl, Sophie Calle, Gül Ilgaz ve Ayça Telgeren’in eserlerini bir araya getiren ‘Bir Anlık Yokluk’ isimli grup sergisine 10 Şubat - 18 Mart 2023 tarihleri arasında ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyar.
‘Bir Anlık Yokluk’, bir anda kayboluşun geriye bıraktığı his. Geri dönüp dönmemenin belirsizliğinde kaybolmanın, eksikliğin, olması gereken yerde olmayışın hikayesi. Az önce vardı, ama şimdide, bu anda yok. Boşlukta, varlığın sınırında açılan bir muğlak alan. Elle tutulamayan, göz ile görülemeyen, sadece kalpte hissedilen bir atış. Dört kadın sanatçının dört şiirsel anlatıyı ele aldığı, yokluğun evrilmesiyle bizi yüzleştiren bir anlam nehri.
Gerçeğin karşısında, bu beklenmedik yitirişlerle nasıl mücadele ettiğimize işaret eden, yokluğun varlığını neye dönüştürdüğümüzü gösteren bir yanıt; bireysel ve dolayısıyla toplumsal bir anlatı.
Burçak Bingöl, eserlerinde İstanbul’un sürekli dönüşen yüzlerini işaret ederek, uzak geçmişin anılmayan tarihinin peşinden gider ve bu izleri kırık seramik parçalarının üzerine sırlar. Bu sergide yer alan fotoğraf ve seramik parçaları gibi medyumları bir araya getiren eserlerin hikayesi, sanatçı eserinin başında beklerken, eserin fırında bir anda patlamasıyla başlamıştır. Bingöl, her bir parçayı kırıldığı yerden çiçeklendirir. Kırılgan çiçekler olarak duvarlardan çıkan Parçaları Çoğalır, sergi alanını bir bahçeye dönüştürerek dağılır. Bir yandan baharda tohumların etrafa yayılmasını anımsatan, kaybolduğu yerden filizlenme, doğma hissini çağrıştırırken, bir yandan da, keskin kenarları ile şarapnel parçalarının saçılışını andırarak, ince bir dengede durur.
Yokluk kavramı, Sophie Calle’in eserlerinin kalbinde yer verdiği bir konudur. Ayrılışlarını, sevdiklerinin kayıplarını kendine özgü anlatım diliyle sıklıkla eserlerine taşır. Sophie Calle, 1984’te Dış İşleri Bakanlığı’nın bursuyla üç aylığına Japonya’ya gider. Sevgilisiyle bu sürenin sonunda Hindistan’da Delhi’de buluşmak üzere sözleşirler, ama beklenen gelmez. Calle’e göre o an yaşadığı acı, hayatındaki en büyüğüdür. Onun üzerine etrafındaki insanlara ‘‘hayatınızdaki en büyük acı nedir?’’ diye sorar. İnsanların acılarının gerçekliği karşısında, üç ay boyunca her gün kendi hikayesini bir daha yazar. Acısı her gün azalır, silinmeye başlar, kaybolur. Bu hikayeyi ise yaşandıktan ancak on beş sene sonra anlatabilir. Sergide yer alan, Zarif Acı serisinden işlere baktığımızda, acının farklı derinliklerinde dolaşırken, bir aşk acısının önce kuvvetini ardından yok oluşunu izleriz.
Gül Ilgaz’ın eserlerinde yokluk bir mekândır. Fırtına isimli videosunda, pencere saydamlığıyla anlaşılması zor bir sınırı temsil eder. Bir ayraç gibi evin içini dışından ayırır ve karanlığın inmesiyle başlangıçtaki anlatı tersine, evin içine döner. Görünmeyenler görünür olur, görünenler görünmez. Ilgaz, fotoğraflarında, sıklıkla gözün önüne sis çeker. Varlığı en muğlak alanında bırakır. Ses yerleştirmesi Geriye Kalanlar’da ise, çocukluğunun geçtiği, tamamen boşaltılmış eski evin mobilyalarından ve onlarla olan anılarından az önce yaşanmış gibi bahseder.
Ayça Telgeren’in bu sergide yer alan beton ve kağıt kesim eserleri temelini Kafkas mitolojisinden alır. Sanatçının kendi kişisel tarihinden yola çıkarak üzerine çalıştığı Coğrafya serisinin parçalarıdır. Kafkas dağlarının izdüşümünden yola çıkan ve uzanmış bir kadın bedenini andıran Düşgören, bu dağlarda konuşulmuş ama unutulmuş yüzlerce dile ve dolayısıyla kültüre gönderme yaparken, aynı zamanda uykuda kalmanın anlık yokluğunu da çağrıştırır. Telgeren, bir manzarayı andıran Kaf eserinde ise, ailesindeki kadınların, fotoğraflarından bildiği duruşlarını bu dağın içine gizler. Kendi hikayesini yeniden dokur. Soy Aynası isimli eseri sanatçıya göre bir şifa tasıdır; içinde bebek taşımayan, ama suya anlatılacak, anlattıkça iyileşecek ve iyileştirecek çok hikayesi olan bir gebe karnı tasvir eder. Telgeren’in eserlerinde yokluk, geçmişte tüm anlatılmamışlara cevap olarak derin bir varlığı temsil eder.
‘Bir Anlık Yokluk’, dört kadın sanatçının farklı yaklaşımlarıyla, yokluğun yerine konanın temsili ve olmayanın varlığıyla ilgilenir. Burçak Bingöl, yok oluşla kırılganlaşarak mücadele etmenin kuvvetine sahip çıkarken, başkalarının hikayelerinin gerçekliğiyle yüzleşen Sophie Calle arzu edilenin kayboluş kaygısını iyileştirir. Gül Ilgaz varlık ile yokluğun arasında hassas bir dengede durarak, anılar ve anlatıları, içerisi, dışarısı gibi kavramlarla ifade eder. Ayça Telgeren ise ailesindeki kadınların tarihinden yola çıkarak anlatılmamış hikayeleri dile getirir.
-
Burçak Bingöl, Flawless Flow I, 2016 - 2023
-
Burçak Bingöl, Postulated Sequences I, 2023
-
Gül Ilgaz, Foggy Vision, 2015
-
Gül Ilgaz, Foggy Vision, 2015
-
Gül Ilgaz, Foggy Vision, 2014
-
Ayça Telgeren, Flesh Mirror, 2023
-
Ayça Telgeren, Qaf, 2023
-
Sophie Calle, Exquisite Pain, 14 Days Ago, 1984-2003
-
Sophie Calle, Exquisite Pain, 65 Days Ago, 1984-2003