İsmini sanatçının askerliğe başladığı 12 Aralık 2012 tarihinden alan sergi, zorunlu askerlik sürecinin sona ereceği tarihten geriye gün sayma pratiğine odaklanırken, bir biçim ve nesne olarak bu pratiğin merkezinde yer alan şafak kartlarından esinlenir. Aksan bu yeni çalışmalarında şafak kartlarının anavatan, sevgiliye duyulan özlem ve kadın bedeni imgeleri arasında kurduğu çağrışımsal ilişkiyi merkeze alarak kartların ön yüzündeki imgelemi yeniden yorumlar. Sanatçının kağıt üzerine suluboya kalem ve akrilik airbrush kullanarak ulaştığı son derece hassas detaylara sahip hipergerçekçi görselliğin ardında otobiyografik ipuçları ve keskin bir toplumsal eleştiri bulunur.
Aksan’ın düzenlemeleri, erkekler arası bir sosyalleşme geleneğinin temelini oluşturan ve askerlik deneyimi boyunca birer projeksiyon nesnesi olan imgelere odaklanır. Sanatçı bu bağlamda erotikleştirilmiş kadın bedeni ve ‘ana’ nitelemesini taşıyan vatan toprakları; her ikisine duyulan özlemin klişeleşmiş ifadeleri olarak kalp ve çiçek resimleri ile erkeksi eylemi simgeleyen tüfek ve tank gibi fallik nesneleri yan yana getirir. Askeri üniformanın cebine sığabilecek boyutlardaki şafak kartlarının dört imgeyi yan yana getiren poliptik yapısı, Aksan’ın işleri üzerinden okunduğunda sanat tarihinde temel bir yer tutan, kiliselerin ibadet alanlarında dini temaları sahneleyen altar panolarını andırır. Bu sanat tarihsel bağlam üzerinden işler bir yandan dinin yerini sermayeyle bütünleşmiş ulus devletin aldığı bir ikonolojiye, diğer yandan da günümüzde en mahrem alanlara kadar sızan kitlesel imge bombardımanına ve bu imgelerin mikro kültürel yorumlarına gönderme yapar.
